- bulanmış
- [بولانمیش]آغشته
Sözlük Azərbaycan Türkcəsi - Farsca. 2015.
Sözlük Azərbaycan Türkcəsi - Farsca. 2015.
bulandırmak — i 1) Bulanmasına yol açmak, bulanmasını sağlamak 2) e, mec. İki veya daha çok şeyi birbirlerinden fark edilmeyecek biçimde karıştırmak Acaba beyaza bulanmış kalastan mı, şüphesi tekrar zihnini bulandırdı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulanık — sf., ğı 1) Bulanmış olan, duru olmayan Koltuğuna oturdu, Haliç in bulanık sularına daldı. F. R. Atay 2) Bulutlu, kapalı (hava) 3) Açık seçik görünmeyen, net olmayan Bulanık görüntü. 4) Donuk, anlamsız, fersiz (bakış) Dimdik oturuyor, bulanık ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulanmak — e 1) Bulama işine konu olmak, her yanı bir şeyle kaplanmak Parfüme bulanmış bir ter, boyalı suratlarından buharlaşıyor. A. İlhan 2) nsz Duruluğunu yitirmek Havuz bulandı. 3) nsz Parlaklığını ve açıklığını yitirmek Hava bulandı. 4) nsz Mide… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tortu — is., kim., Far. durdī 1) Çökelti Perver in getirdiği su içinde fazla tortu görerek bardağı rıhtımın taşına attı. 2) mec. Bir şeyin bayağı, işe yaramaz duruma gelmiş olanı Babam isyanla bulanmış ruhunun bütün tortularını bana bırakıp gitmiştir. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük
tozlu — sf. Toza bulanmış veya tozu olan Çöl gibi tozlu yol bitmiyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapış yapış — sf. 1) Yapışkan bir madde ile bulanmış 2) Nemli, rutubetli (hava) 3) Islak Mintanlar, fanilalar terden yapış yapıştı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapışmak — nsz 1) Yapışıcı olan veya yapışkan bir maddeye bulanmış olan bir şey ayrılmayacak bir biçimde bir yere tutunup kalmak Zarfın iyice yapışıp yapışmadığına o kadar dikkat etti ki... S. F. Abasıyanık 2) e İyice yaklaşmak, sokulup değmek Geri geri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kan revan içinde — her yanı kana bulanmış Öteki arkadaşların kan revan içinde sağa sola fırlatıldıklarını müşahede ettim. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
âlûd — (F.) [ دﻮﻝﺁ ] bulanmış, bulaşmış … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
âlûde — (F.) [ ﻩدﻮﻝﺁ ] bulanmış, bulaşmış … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
hûnâlûd — (F.) [ دﻮﻝﺁ نﻮﺧ ] kanlı, kana bulanmış … Osmanli Türkçesİ sözlüğü